Tiroit Kanseri ve Tedavisi
İnsan vücudunun en sık rastlanan kanseri olmasa da son yıllarda tiroit kanserlerinin görülme sıklığı bütün dünyada artmaktadır. ABD’de bir yılda 20-25 bin kişiye bu teşhis konulmaktadır. Bütün tiroit bezi hastalıkları gibi tiroit kanseri de kadınlarda daha sıktır. Bu kanserlerin % 75 kadarı kadınlarda görülür, ancak erkeklerde görüldüğünde kadınlardan daha kötü seyreder.
Ülkemizde kanser istatistikleri batılı ülkeler kadar iyi tutulamamakta olsa da ülkemiz nüfusunu ABD’ye oranlayarak kabaca yılda en az 5-6 bin kişide bu kanserin gelişeceğini öngörebiliriz. Ülkemizde iyot eksikliğinin kimi bölgelerde bir halk sağlığı sorunu oluşturacak ciddiyette olması ve tuzların iyotlanmasının yeteri kadar yaygın olmayışı nedeniyle bu rakam daha da yüksek olabilir.
Bu kanserlerin önemli bir özelliği 40-45 yaşın altında saptandıklarında uygun tedavi ile oldukça iyi bir seyir izlemeleri ve hastaya çoğu kez normal yaşam süresini tamamlama olanağı vermeleridir.
TİROİT KANSERİNİN TİPLERİ NELERDİR?
Tiroit kanserleri köken aldıkları tiroit bezi hücresinden gelişirken orijinal hücreden farklılaşma derecelerine göre 2 grupta incelenir:
İYİ DİFERANSİYE KANSERLER: Köken aldıkları hücre yapısı ve hücre düzenini oldukça iyi taklit eden, daha fazla tedavi olanağı sunan ve seyir açısından daha yüz güldüren kanser türüdür.
- Papiller Kanser: Tiroit kanserlerinin % 75-80 i ve en iyi seyirli tipi
- Folliküler Kanser ve Hürthle Hücreli Kanser: Tiroit kanserlerinin % 5-15 i ve gene oldukça iyi seyirli bir tipi
KÖTÜ DİFERANSİYE KANSERLER: Köken aldıkları hücre yapısı ve hücre düzenini daha az taklit eden, tedavi yöntemlerine daha az yanıt veren ve seyir açısından daha az yüz güldürücü olan kanser türüdür.
- Meduller Kanser: Tiroit kanserlerinin % 5-10’u
- Anaplastik Kanser: Tiroit kanserlerinin % 5 kadarı ve en kötü seyirli tipi
Bu 2 grup kanser tiroidin en sık rastlanan kanserlerini oluşturur ve bunlardan birinci grup toplam tiroit kanserlerinin % 90 kadarını kapsar. Nispeten iyi seyirli tümörlerin kötü seyirlilere oranla daha sık görülmesi tiroit kanserli hastaların büyük çoğunluğu için daha çeşitli tedavi olanakları ve daha uzun yaşam süresi demektir.
TİROİT KANSERİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
Tiroit kanserinin farklı türleri farklı nedenlerle oluşabilir. Bazı türleri gıdalarla yeterli iyot alınmamasına bağlı oluşurken bazı türleri genlerde oluşan bozulmalar sonucu ortaya çıkar ve sonraki nesillere aktarılır. Ayrıca özellikle çocukluk çağında kimi hastalıklar için boyun bölgesine uygulanan radyoterapi (şua tedavisi, ışın tedavisi) veya nükleer santrallerden veya patlamalardan ortaya çıkıp solunan havaya, alınan gıdalara karışan radyasyon da bazı türde tiroit kanserlerine yol açar.
TİROİT KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tiroit kanseri çoğu kez tiroit bezi içinde bir ‘nodül’ (yumru, kitle) olarak ortaya çıkar. Bu tiroit nodülü yeteri kadar büyükse hasta veya yakınları tarafından fark edilebilir. Kimi zaman nodül, sağlık kontrolü için gidilen doktorun muayenesinde veya başka bir nedenle yapılan boyun ultrason incelemesinde saptanır. Bazen de tiroit kanseri boyundaki lenf bezelerine sıçrar ve tiroit bezinde fark edilebilir bir büyüme olmaksızın boyunda hasta tarafından fark edilen lenf bezesi büyümeleri şeklinde ortaya çıkar. Bazı hastalarda da başka nedenle yapılan tiroit ameliyatı sonrası çıkartılan tiroidin patoloji uzmanı doktorlar tarafından incelenmesi ile kanser varlığı saptanır.
Tiroit kanseri çok büyürse yemek ve soluk borularına bası yapabilir ve yutma ve solunum güçlüğü yapabilir. Ayrıca gırtlaktaki ses tellerinin hareketini sağlayan sinirler, tiroit bezinin arka kısmında seyrederken kanser tarafından sarılabilir ve bu da ses kısıklığı belirtisine yol açabilir.
TİROİT KANSERİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Tiroit kanserlerinin teşhis ve tedavisinde tiroit cerrahının en yakın takım arkadaşları; endokrin uzmanı, patoloji uzmanı, radyoloji uzmanı, nükleer tıp uzmanıdır. Bu doktorların yanı sıra radyoterapi uzmanı, onkoloji uzmanı da ileri kanserlerde ilave tedavi yöntemleri gerektiğinde takıma destek verebilmektedir.
Kişide tiroit nodülü olup olmadığını saptamak için günümüzde kullanılan en etkili yöntem tiroit ultrasonografisidir. Ultrason görüntüleme yöntemi tiroit bezindeki nodüllerin ayrıntısıyla saptanmasını sağladığı gibi elle tam saptanamayan nodüllerden iğne ile örnek alınmasında da iğneyi doğru hedefe yönlendirerek yardımcı olmaktadır. Daha eskiden kullanılan tiroit sintigrafisi yöntemi, günümüzde nodül tespitinde değil, daha çok aktivitenin belirlenmesinde kullanılmaktadır.
Tiroit bezi içinde yer alan ve büyüklüğü 1 cm’yi geçen veya ultrason görüntülemede şüpheli bulgular sergileyen daha ufak nodüller kanser içerip içermedikleri yönünden incelenmelidirler. İnce bir iğne ile nodül içine girerek hücrelerden örnek alınması ve deneyimli patoloji uzmanı doktorların bu hücreleri mikroskop altında incelemeleri ile kanser tanısı büyük bir doğrulukla konmaktadır. Tiroit bezinde nodül saptandıktan sonra eğer kuşku varsa, nodülden yapılan tiroit ince iğne aspirasyon biyopsisi (TİİAB) ile tiroit nodüllerinin kötü huylu olup olmadığı ortaya konur. TİİAB, tanıda altın standart olup, deneyimli ellerde duyarlılık % 98, pozitif öngörü değeri ise % 99 oranlarındadır. TİİAB; iyi ellerde düşük riskli, hızlı sonuç veren ve kolay uygulanan bir yöntemdir. TİİAB’nin ultrason eşliğinde yapılması tanı değerini arttırmaktadır. Biyopsi sonucu iyi huylu gelirse ve hastanın başka bir yakınması yok ise tiroit nodülleri takip edilebilir. Biyopsi sonucu kuşkulu veya kötü huylu gelirse, cerrahi tedavi aşamasına geçilir. Alınan materyalin yetersiz gelmesi durumunda biyopsi yinelenmeli, yine yetersiz materyal gelmesi halinde ise hastanın klinik ve mevcut risk durumu değerlendirilerek cerrahi girişim düşünülmelidir.
Son yıllarda tiroit hastalıklarında tanısal yöntemlerin ilerlemesi, teknik imkanların gelişmesi nedeni ile bir çok vakada tiroit ultrasonografi ve tiroit ince iğne aspirasyon biopsi yapılabilmektedir. Bu nedenle başlangıç halindeki tiroit kanserlerinin dahi teşhis edilme olanağı günümüzde çok yüksektir.
TİROİT KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Tuzların iyotlanması son zamanlarda pek çok ülkede başvurulan bir uygulamadır. Ancak bu yöntem bazı türde tiroit kanserlerinin sıklığını azaltırken diğer bazı tür kanserlerin sıklığını artırabilmektedir. Tiroit kanserlerinin bazı türlerinin ailesel geçiş gösterebileceği göz önünde tutularak bu tür tümörler saptanan hastaların kan bağı bulunan aile bireylerinin genetik tarama testlerinden geçirilmesi ülkemizde de başvurulan bir uygulama halini almıştır. Böylece ileride kanser gelişmesine neden olan genleri taşıyan aile bireyleri saptanabilmekte ve kanser gelişmeden önce tiroit bezi ameliyatla alınabilmektedir.
TİROİT KANSERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Tiroit kanserlerinin hemen her türünde temel tedavi cerrahidir. Cerrahide prensip tiroit bezi çıkartılırken gırtlak ve ses tellerine giden sinirlerin ve tiroit bezinin hemen arkasında bulunan ve kalsiyum mineralinin kandaki düzeyinin sabit kalmasını sağlayan ‘parathormon’ adlı hormonu salgılayan mercimek büyüklüğünde ‘paratiroit bezlerinin’ dikkatli bir şekilde korunmasıdır. Tiroit bezinin bir tarafına sınırlı çok ufak çaptaki bazı tümörler varlığında bezin o yarısının çıkartılması ve sonrasında ağızdan alınan hormon takviyesi yeterli tedavi oluşturmaktadır. Bunun dışındaki durumlarda tiroit bezi yukarıda söz edilen yapılara zarar verilmeden tamamen çıkartılmalı ve tümörün cinsi, büyüklüğü ve yayılımına göre ilave tedaviler: Tiroit hormon takviyesi, radyoaktif iyot (atom) tedavisi, dışarıdan verilen radyoterapi (şua tedavisi, ışın tedavisi), kemoterapi (kanser ilaçlarıyla tedavi) gibi tedaviler eklenebilmektedir.
Gırtlağa giden sinirlerin kesilmesi veya ciddi hasar görmesi durumunda kalıcı ses kısıklığı, yeme ve içme sırasında öksürme hatta ciddi solunum sıkıntısı hasta için çok can sıkıcı sorunları oluşturur. Bu durumu düzeltmek için kimi zaman, sadece Kulak Burun Boğaz hekimleri tarafından uygulanan gırtlak, ses teli ameliyatları gerekebilmektedir. Paratiroit bezlerinin dördünün birden hasar görmesi ise kanda kalsiyum düzeyinde düşmelere; eller, dudaklar çevresi ve ayaklarda uyuşmalara ve kasılmalara yol açabilmektedir. Hasta bu durumda yaşam boyu kalsiyum ve D vitamini hapları kullanmak zorunda kalmaktadır.
Bu ameliyatların bu tür cerrahiler konusunda deneyimli, bölge anatomisine vakıf ve boyun anatomisine hakim endokrin cerrahlarınca uygulanması, yukarıda söz edilen komplikasyonların en aza inmesini sağlayabilir.
Tiroit kanserlerinin çoğunun iyodu kandan emen hücrelerden oluşması bu hastalıkların tedavisinde radyasyon (şua) saçan radyoaktif iyodun bir tedavi yöntemi olarak kullanılmasına yol açmıştır.
Bu tedavi yöntemi hastada kullanılacaksa radyoaktif iyodu emecek sağlıklı tiroit dokusu en aza indirilmesi yani tiroit bezinin tercihen tamamının veya tama yakının çıkartılmış olması gerekmektedir.
Böylece vücuda verilen radyoaktif iyot sadece etraf dokulara veya uzak organlara yayılmış tiroit hücrelerince emilir ve onların yok olmasını sağlar.
TİROİT KANSERİNİN CERRAHİ TEDAVİSİNDEKİ YENİLİKLER
Günümüzde tiroit ameliyatları eskiden yapılan ve neredeyse boynun tüm ön kısmını geçen kolye tarzındaki kesiler yerine orta hatta veya yanlarda tanı amacıyla çıkartılacak tiroit yarısının üzerinde kimi zaman 2,5 cm kadar uzunlukta kesiler yoluyla yapılabilmektedir. Bu küçük kesiler hem ameliyat sonrası ağrıların azalmasını hem de boyundaki kesi izinin daha zor fark edilir bir şekilde iyileşmesini sağlamaktadır.
Ayrıca endoskop adı verilen optik aletlerin yardımıyla tiroit bezinin çıkartılması için gereken kesi uzunluğu daha da kısaltılabilmektedir. Endoskopik tiroidektomi denilen bu yöntemde hastanın ameliyat sonrası gerek ağrı, gerek ileride ortaya çıkabilecek büyük yara izine bağlı sıkıntıları azalmaktadır. Doğaldır ki bu ufak kesiler yoluyla ameliyatın yapılabilmesi ancak nodülün ve tiroitin belli bir büyüklüğün altında olması durumunda söz konusudur.
TİROİT KANSERİNDE TEDAVİ SONRASI SÜREÇ NASILDIR?
Tiroit kanseri tedavinin tamamlanmasının ardından yıllar sonra nüks edebilmektedir. Bu nedenle hastaların kontrol altında olmaları, periyodik olarak bazı görüntülemeler ve tahliller yaptırmaları gereklidir. Tiroit kanserlerinin kendilerine has özelliklerinden biri de başka dokular ve hücreler tarafından üretilmeyen maddeler ‘proteinler’ üretmeleridir. Bu durum tedavi sonrası geriye tümör hücresi kalıp kalmadığını anlamada ve nüksleri erken tanımada çok yardımcıdır. Örneğin tiroidi tamamen alınan ve görünen tümör uzanımları tamamen temizlenen bir hastada kontroller sırasında bu ‘proteinler’ saptanırsa vücudun herhangi bir yerinde tümör nüksü var demektir.
TİROİT KANSERİNDE TEDAVİ SONRASI SEYİR NASILDIR?
Daha önceden de vurguladığımız gibi tiroit kanserlerinin çok büyük bir kısmı, vücudun diğer kanserlerine kıyasla daha iyi seyir gösterir ve tedavi sonuçları çok yüz güldürücüdür.
Yirmili veya otuzlu yaşlarda, tiroit içine sınırlı 1- 2 cm’lik bir kanser odağı ile doktora başvuran ve tedavisi gerektiği gibi doğru şekilde yapılan hastanın doktorundan daha uzun yaşama olasılığı oldukça yüksektir. Kanser tedavisini savaşa benzetirsek düşmanla karşılaşınca ilk mermiyi hedefi vuracak şekilde atmak savaşı kazanmak yolunda en etkili adımdır. Yani tiroit kanserinde, bir kez daha vurgulamak gerekirse, geride hiç tiroit dokusu bırakmayan ve boyunda hastalık barındırma olasılığı bulunan lenf bezelerini tamamen temizleyen bir ameliyat, hedefi bulan bir mermi olacak ve düşmanı (kanseri) ya yok edecek veya ağır yaralayacaktır.
Şen ve esen kalınız.