Meme Kanseri ve Tedavisi
Meme Kanseri
Ekim, "Meme Kanseri Farkındalık Geliştirme" ayıdır. Dokunmaktan korkmayın!
Meme kanseri öldürmez; ihmal, öldürür. Farkında olmak, en büyük önlemdir.
Meme kanseri kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Hayat boyu her 8 kadından birinin kansere yakalanma riski vardır. Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur. En sık görülen tipi; meme süt kanallarından kaynaklanan “duktal” kanser denen kanserlerdir. Süt üreten bezlerden köken alan “lobüler” kanserler de sık görülür. Meme kanserlerinin sadece yüzde 7-9’luk bir kısmı ailesel ( herediter/ kalıtsal ) geçişlidir. Kalıtsal meme kanserlerinin yüzde 80’inden sorumlu iki gen var: BRCA-1 ve BRCA-2... Özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve erkek meme kanseri görülmesi ailesel bir geçişe işaret edebilir.
Risk Faktörleri: Kadın cinsiyet ve yaşlanma, meme kanseri için en önemli risk faktörleridir. 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapanlarda, 18 yaş öncesinde ilk doğumunu yapanlara göre risk artmaktadır. İlk adetini erken yaşlarda görenler ile ileri yaşta (>55 yaş) menopoza girenler, yaşam boyu daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kalacaklarından dolayı risk artmaktadır. Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanımımeme kanseri gelişim riskini arttırmaktadır. 10 yıldan daha uzun süre kullanımlarda ve özellikle genç yaşta (20 yaş öncesinde) kullanmaya başlamakla meme kanseri, kalp krizi ve inme riski artmaktadır. Menopoz sonrası kullanılan hormon tedavi ilaçları, 5 yıl ve daha uzun süre kullanan kadınlarda meme kanseri ve rahim kanseri riski artar. Uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olan kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Menopoz sonrası dönemde yağ oranı yüksek gıdalarla beslenme ile meme kanseri gelişimi arasında ilişki mevcuttur. Aksi olarak sebze ağırlıklı beslenmenin ise koruyucu etkisi vardır. Günde bir bardaktan daha fazla alkol tüketimi kadınlarda östrojen hormonu düzeylerini arttırdığı için kanser gelişim riskini arttırabilir. Biyopsi sonucunda kist, fibroadenom ve hiperplazi gibi memenin iyi huylu ( habis olmayan ) tümörlerinin tespit edilmesi risk faktörüdür. Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde ve/veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda meme kanseri gelişmesi riski normal toplumdan daha fazladır. Bazı risk faktörleri sizin kontrolünüz altındadır. Genel sağlık durumunuzu koruma amaçlı; dengeli beslenme, zayıflama veya kilonuzu koruma, sigara içmeme, alkolü sınırlandırma, düzenli egzersiz gibi faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Ancak bunlar riskinizi tamamen yok etmez.
Belirtileri: Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi; memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır.
Tanı: Erken evrede meme kanserleri diğer kanser çeşitlerinde olduğu gibi ileri dönemlere gelene kadar belirgin bir belirti vermeyebilir. Erken teşhiste en önemli faktör, kişinin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttırır. Erken tanı için üç temel yöntem uygulanabilir. Bunlar ; evde kendi kendine yapılan meme kontrolleri, doktor tarafından yılda bir yapılan meme muayeneleri ve mamografi (meme röntgen filmi) olarak sayılabilir. Kadınların 20 yaşından sonraki dönemde, her ay memelerini kendi kendilerine muayene etmeleri gereklidir. Menopoz öncesi dönemde adetin başlangıcından sonraki 7-10. günlerde, menopoz sonrası dönemde ise her ayın aynı gününde muayene yapmalısınız. Meme dokusu içerisinde herhangi bir şüpheli kitle ele geldiğinde vakit geçirmeden doktora başvurunuz.
Evreleme: Meme kanseri oluşumu çok hızlı bir süreç değildir. Tümör ortalama 5-7 yılda 1 cm büyüklüğe erişir. Yayılımı öncelikle lenf kanalları yoluyla koltuk altı lenf bezlerine ve daha sonra kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara olur. Tümörün yayılımını tespit etmek için evreleme yapılıp, tedaviye karar verilir. TNM sistemi adlı bir evreleme sistemi kullanılır. T tümör çapını, N hastalıklı koltuk altı lenf bezi sayısını, M ise uzak yayılım (metastaz) durumunu belirtir. Buna göre 4 evreden bahsedilebilir. Erken evre hastalık dendiğinde evre I, II ve bazı evre III tümörler anlaşılır. Evre III tümörlerin bir kısmı ve evre IV tümörler ileri evre olarak adlandırılır.
Tedavi: Meme kanseri tedavisi, alanında uzmanlaşmış bir ekip tarafından yapılmalıdır. Bu ekibin temel üyeleri meme cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğudur. Meme kanserinin temel tedavisi cerrahidir. Tercih edilen cerrahi şekli meme dokusunun tamamen çıkarıldığı mastektomi ameliyatıdır. Ancak, erken evre küçük tümörlerde meme koruyucu cerrahi yapılması da uygundur. Kanserli dokunun memeden, çevresinde bir parça sağlıklı meme dokusu bırakılarak çıkarılmasına ‘lumpektomi’ adı verilir. Ancak, lumpektomi yapılan memelere daha sonra radyoterapi verilmesi şarttır. Yapılan çalışmalar sonucunda meme koruyucu cerrahi sonuçlarının mastektomi ile benzer olduğu anlaşılmıştır. Cerrahi sonrası gerekiyorsa tamamlayıcı olarak kemoterapi veya hormonoterapiler tıbbi onkologlar tarafından yapılır. Bazı durumlarda radyoterapi de uygulanması gerekebilir. Tedavi kararı verirken tümörün büyüklüğü, koltuk altı lenf bezlerine yayılım olup olmaması, tümörün hormon bağımlılık durumu, Her2 (c-erb-B2) adı verilen kanser geninin varlığı gibi faktörler göz önüne alınır. Tümörün büyük olduğu durumlarda tedaviye önce kemoterapi ile başlanıp tümörün küçültülüp cerrahiye uygun hale getirilmesi gerekebilir. Bu tedavilere doktorunuz karar verip sizi yönlendirecektir.
Tarama: Ülkemizde uygulanan meme kanseri tarama protokolüne göre; 20-40 yaş arası; ayda bir kendi kendine meme muayenesi, iki yılda bir klinik meme muayenesi ve 40-69 yaş arası; ayda bir kendi kendine meme muayenesi, yılda bir klinik meme muayenesi, iki yılda bir mamografi çekilmesi gerekmektedir. Bu şekilde takip edilen kadınlarda kanserin çok erken dönemlerde yakalanabildiği ve meme kanserine bağlı ölümlerde %30 oranında azalma sağlandığı saptanmıştır.
Şen ve esen kalınız.
Op. Dr. Kayıhan ÇAĞLAR - Genel Cerrahi Uzmanı