Nedendir bilmem ancak kendimi bildim bileli köpeklerden bir korkum, bir çekincem vardı ve bir kere havlamaya görsünler; benim bacaklar, beynimden bağımsız jet moturu kesilip topuklamama vesile olurdu.
Aykız, köpek korkuma rağmen canımdan çok sevdiğim çocuklarımın yoğun ısrarı üzerine ailemize 2 sene önce katıldı. 2 aylıktı ve 1.250 g ağırlıktaki bir köpeğin neresinden korkacaktım; korkmak bir yana onu öylesine benimsedim ki kaynaşıvermiştik. En önemlisi de karşılıklı sevgiyle kurduğumuz gönül köprüsü sayesinde bana köpek korkumu yenmeyi öğrettiği gibi hemcinsleriyle de bağlarımın kuvvetlenmesine, onlara da sevgi göstermeme, açlık ve susuzluklarını gidermeme sebep oldu.
Aykız'ı çocuklarımın isteğiyle sahiplenmiştim, artık bana 20 kilogram olan Aykız küçük geliyor, daha da büyüyecek bir köpeği kendi isteğimle sahiplenmek istiyordum ve bu da meslekî ilk göz ağrım olan Sivrihisar'a ait olan Akbaş cinsi olmalıydı. Bir sohbet esnasında daha önceden Akbaş'ı olup amcasına veren bir arkadaşıma bu arzumdan bahsetmiştim. Hemen amcasını aradı ve tesadüf bu ya, 2 aylık enikleri olduğunu öğrendik. Hemen 4.500 gram ağırlığındaki bir erkek Akbaş'ı sahiplendik; o da Aykız gibi çoğu zaman kucağımda uyudu, ellerimle besledim, gezdirdim ve yıkadım. Aykız'la da çok iyi geçindiler, buna ayrıca sevindik.
Ve bugün, beşinci ayında 45 kilogramlık bir köpek oldu, muhtemeldir 1 yaşında 70 -80 kg... Günde 1,5 - 2 saat süreyle onlarla ve hemcinsleriyle geçirdiğim vakitte aldığım keyfe diyecek yok. Fakir de olsan zengin de, yaşlı da olsan genç de, akıllı da olsan olmasan da... verilen bir lokma ekmeğin, bir yudum suyun, en önemlisi de gösterilen bir tebessümün karşılığı limitsiz vefa, dostluk, sadakat...
Tavsiyem odur ki bu canlardan en az birine dost, yaşamına ortak olun!