Eskişehirdenhaber.Com Yayın Kurulu Üyesi Hüseyin Turhan Bey’le Yaptığımız Söyleşinin Tam Metni…
Kaynakça: "https://www.eskisehirdenhaber.com"
"ESKİŞEHİRDENHABER.COM" İNTERNET GAZETESİNDEN HÜSEYİN TURHAN BEY’LE YAPTIĞIMIZ SÖYLEŞİNİN TAM METNİ…
Bu Röportajın Yayımlanması Anını 14 Mart Tıp Bayramına Denk Getiren "eskişehirdenhaber.com" Yayın Kuruluna Ayrıca Minnettarım.
“Değerli okuyucular. Bu haftaki röportajımızda Eskişehir ve komşu illerimizde yaşayan vatandaşlarımızın yakından tanıdığı bir isimle, tiroit ameliyatlarının başarılı cerrahı Op. Dr. Kayıhan Çağlar ile yaptık. Biz sorduk Kayıhan Bey cevapladı. Ortaya keyifle okuyacağınız ve bilgi ve fikir sahibi olacağına inandığımız güzel bir söyleşi çıktı.
Şimdi sizleri bir solukta okuyacağınız bu söyleşi ile baş başa bırakıyoruz.
Hüseyin TURHAN: Kıymetli hocam bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz. Bize kendinizi tanıtır mısınız? Kimdir Kayıhan Çağlar?
Op. Dr. Kayıhan ÇAĞLAR: Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Ziyaretinizden ziyadesiyle memnun olduk. Hoş geldiniz. 1970 yılında Kütahya Emet doğumluyum. İlk, orta ve lise tahsilimi Kütahya'da, üniversite tahsilimi ise İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tamamladım. Hiç ara vermeden, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Genel Cerrahi ihtisasımı 2000 yılında tamamladım. Sağlık Bakanlığı tarafından çekilen kura ile Eskişehir Sivrihisar ilçesinde ilk uzmanlık hayatına başlamış oldum. Tabii burası kıymetli benim için. Hayat arkadaşım Sema Hanım’la evlenip Sivrihisar'a yerleşmiş olduk. 21 yıldır hayatımıza ortak oldu. Sivrihisar hayatımda özel bir yerdedir. İlk idarecilik deneyimim de yine burada başhekim olarak başladı. Toplam 2,5 yıl ilçede hizmette bulundum. Sivrihisar'a veda erken o zamanki Kaymakam Bey veda yemeğinde hiç unutmam "Kayıhan hocamız öğle zeki, öğle çalışkan ki Sivrihisar 4 yıllık Hayat Üniversitesini 2,5 yılda tamamladı." deyince o günleri özlemle andığı ses tonuna yansıdı.
Daha sonra kader bizi Eskişehir Devlet Hastanesine sürükledi. 2002 yılından 2014 yılına kadar burada görev yaptım. 2014 yılından beri özel hastanede genel cerrahlık görevime devam ediyorum. Şu anda aktif olarak görev yaptığım Özel Eskişehir Anadolu Hastanesinde de bir dönem başhekimlik yaptım. Hem idarecilik hem de aktif cerrahlık bir arada yürümeyeceğini gördüğüm için idari görevimi kendi isteğimle bıraktım. Eskişehirlilere ve bölgemize hizmet ediyoruz. Evliyim. Alperen-Alptekin isminde iki oğlum ve Aybike isminde de bir kızım var.
Hüseyin TURHAN: Kütahyalıyım dediniz. Eskişehir'de görev yapıyorsunuz. Neden Eskişehir? Bunun bir sebebi var mı?
Kayıhan ÇAĞLAR: Çok güzel bir soru. Belki bunu bana sormuş ve soracak olan tek kişi sizsiniz. Enteresan bir yerden yakaladınız. Anlatayım. Kütahya'da yaşar iken henüz genç yaşta annemin rahatsızlığı nedeniyle Eskişehir'de meşhur bir dâhiliye doktoru vardı, Yaşar PAYAS isminde. Sanırım rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin. Annem sık sık hastalandığı için haftada bir buraya gelirdik. Burada yaşamak için hiç plan yapmadım. Hatta eşimde bazen der; sen böyle bir plan yaptın, diye. Eşim Samsunlu. "Sen memleketin Kütahya'ya yakın yer seçtin" diye söyler bazen. Nasip burasıymış. Eskişehir'i çok seviyoruz. Bize büyükşehrin nimetlerini eksiksiz bir şekilde sunuyor ama büyükşehrin dezavantajlarından da olabildiğince sizi kurtarıyor. Yaşam kolay, aile olmak ve aile sorumluluğunu taşımak daha kolay, daha huzurlu bir kent.
Cerrah ama oda bir ana evladı. Bugünlere gelişinde rahmetli annesinin büyük payı var. Meslek seçiminde annesinin rahatsızlığı, Eskişehir'e çocuk yaşta gelip gitmelerini anlattığında göz pınarları yeşerecek oldu. Unutamadığı o günleri tekrar yaşıyor gibi sesi titredi.
Hüseyin TURHAN: Gelmeden önce internetten bazı hastalarınızın yorumlarını okudum. Sizi çok sevdiklerini ve sizi güzel kelimelerle tarif etiklerini gördüm. Hastalarınızla aranızda güçlü bir bağ kurduğunuzu görüyoruz. Bu bağı nasıl kurdunuz?
Kayıhan ÇAĞLAR: Gelen hastalar arasında ayrım yapmak mümkün değil. Hiçbir şekilde dini, rengi, ırkı, mezhebi, kökeni, mesleği, statüsü, cinsiyeti ne olursa olsun bizim için her hasta eşittir. Bir hekim olarak beyaz önlük üzerinizde iken hastaya tedaviyi vermek onu iyileştirmek zorundasınız. Siz buna; Hipokrat değin başkası vicdan desin ya da Allah korkusu desin veya meslek ahlakı desin. Üzerinde beyaz önlük olan her hekim hastaya eşit yaklaşır. Ben 26 yıllık meslek hayatımda şunu gördüm. Hangi hasta profilinden hoşlanıyorum. Beni sağdan soldan duymuş, beni etüt etmiş, beni araştırmış, benim ona ne yapacağımı ne sunacağımı öğrenmiş, diğer bizim polikliniğimizden, ameliyat masamızdan istifade etmiş hastalardan bilgi alıp süzgeçten geçirip bana gelen hastayla iletişim kurmam çok daha kolay. Çat kapı gelen hasta ile iletişim kurmam daha zor oluyor. O sebeple sorarak araştırarak gelen hasta bize kendini hazırlıyor. Bizi bilmeden gelen hasta ise ona biraz daha emek verip kendimizi tanıtıyoruz.
Tam burada yaşam boyu unutamadığı dedesinin vasiyeti geliyor aklına. Gözlerini üzerimizden alıp odasının penceresinden dışarıya çevirerek yıllar öncesine götürüyor bizleri. Kulağına küpe yaptığı dedesine ait şu anlamlı sözler dökülüyor dudaklarından:
"Babamın babası, dedem. Ağzı dualı, dini bütün birisiydi. İsmi Halil İbrahim ÇAĞLAR... Tıbbiyeyi kazandığımda bana şunu demişti; “Oğlum, torunum Kayıhan! Sen bir hastaya dokunduğun zaman, şifa bulduğunda ‘Hocam sayende iyileştik, sağ ol doktor bey’ dediğinde başını okşa ve deki ‘şifa Allah'tan. Bizi sebep kıldı.” Dolayısıyla biz inancımız gereği şifayı Allah'tan umarak yapacağımızın tedavinin önü dua, sonu da şükür olarak kabul ettiğimizden gelen hastalarımız bizimle tanışan kişiler bu elektriğimizi alıyor ki ben ameliyatlarıma başlarken henüz neşteri vurmadan önce “Ya Şifa, Ya Allah Bismillah” diyerek başlarım. Anesteziden müsaade isterim ve öyle başlarım. Hasta bu durumu fark ettiğinde sizinle ilgili bütün ön yargıları ortadan kaldırıyor. Size tamamen teslim oluyor.
Bu cümleleri kurarken hastalarıysa arasında kurduğu manevi bağın ipuçlarını da anlamış olduk. Kendine ait internet sayfasında öyle yorumlar yazmış ki hastaları bunlardan bazılarını okuduğumda yüzüne yayılan tebessümle odasında duygusal anlar yaşadığımızı belirtmeliyim..
Hüseyin TURHAN: Bu noktada hekimlik mesleğinizde, hasta tedavisinde, iletişimde ve ameliyat sürecinde kırmızıçizgileriniz var mı?
Kayıhan ÇAĞLAR: Diyelim hastamla bir tiroit ameliyatı planlıyoruz. Önce sebeplerimizi anlatıyoruz. Neden ameliyat olması gerektiğini anlatıyorum. Ameliyat öncesi ve sonrası nelere dikkat edeceğimizi anlatıyorum. Mesela ben tiroit ameliyatında “4T” kuralı koydum. Bunlar; “Tecrübe, Teknoloji, Tahammül ve Takdir”
Tecrübe; tiroit ameliyatında belli bir sayıyı geçmiş olmanız gerekir. (konuşurken araya giriyorum) (Hüseyin TURHAN: Eskişehir'de başarılı ameliyatlar yapıyorsunuz. Yılda kaç ameliyat yapıyorsunuz?) Pandemi sürecinde 1,5 aylık bir ara verdik ameliyatlarımıza. 16 Mart'ta yapmayı planladığım ameliyatlarımı erteledim. Hatta "Graves" hastasıydı. Hastalık ve ölüm dışında ertelenmemesi gereken bir hastalık Graves. Graves hastasını ameliyat etmek için epey bir gayret gösterirsiniz. Hormonlarını düşürüp kontrol altına almanız gerekiyor. Ameliyatın ertelenmemesi gereken bir hastalık. Ama ertelemek zorunda kaldık. Zor bir süreçti. O dönemde hastalar polikliniğe gelmeye devam ediyorlardı, ben de çalışmama ara vermek zorunda kaldım. Tüm bu olumsuzluklara rağmen 83 adet zorunlu ameliyat yaptım. Yaptığım ameliyatların görsellerini paylaşıyorum. (Hüseyin Turhan: Sosyal medyayı etkin kullanıyorsunuz?) Evet! Bunu yapmamın sebebi hastalarım gerçekten bu görselleri istiyorlar. Hatıra olarak oradan kopyalayıp saklıyorlar. Ayrıca “bu cerrah bu kadar sayıda yoğun ameliyat yapıyorsa vardır bunda bir endikasyonsuzluk” diyecek olanlara yaptığımız işlerin ispatı niteliğinde paylaşıyorum. 2019 yılında 234 ameliyat yaptım. Bu anlamda bilimin refere ettiği yılda tiroit ameliyat sayısı seksendir. Eğer bir cerrah yılda bu sayıyı geçiyorsa en az riskle bu ameliyatı gerçekleştirdiğinden emin olabilirsiniz.
Adeta kılı kırk yararak yapığı yaptığı ameliyat sonunda hastasının tiroit görselini ve buna ait bilgilendirme yazılarını altına yazarak sosyal medya hesabından paylaşması, Kayıhan Beyi diğer cerrahlardan farklı kılan özelliği. Onca yoğun işlerinin arasında birde bu işe zaman ayırması hastalarına verdiği değeri gösteriyor takipçilerine…
İlgi ile anlattıklarını dinlemeye devam ediyoruz…
İkinci T ise Teknoloji: Bu ameliyat için dünya tıp teknolojisinde geliştirilen alet, cihaz var ise o cihazların hasta hizmetine sunulması. Üçüncü T'de Tahammül: Bu tiroit ameliyatları bir saatte de bitebilir 3 saatte de bitebilir. Bana hasta yakınları soruyorlar; Hocam, bu ameliyat kaç saat sürer? Onlara; “hastanızı 3 saatten önce beklemeyin” diyorum. Çünkü saç teli kadar ince ses sinirini, mercimek tanesi kadar küçük paratiroit bezi dediğimiz kalsiyum bezlerini muhafaza etmek için epey bir zaman harcıyorum. Bizim için önemli olan tiroit bezini tamamen çıkarmak ve bunu çıkarmışsak akabinde de ses sinirini ve kalsiyum bezlerini yerinde sapasağlam bırakmışsak bu ameliyat başarılı olmuştur. Sonuncu T kuralım Takdir: Biz ne kadar bu 3 T 'yi hastamıza sunsak da Cenab-ı Allah'ın takdiri olmadıkça şifa gelmez.
Hüseyin TURHAN: Biraz daha okuyucularımızın anlayacağı şekilde açıklamanızı isteyeceğim. Tiroit bezinin alınması kişi için sonraki yaşamına ve sağlığına olumsuz etkisi var mı?
Hiç düşünmeden verdiği cevabı ilginç bir benzetme ile açıkladı. Herkesin anlayacağı biçimde.
Kayıhan ÇAĞLAR: Hayır yok. Cenab-ı Allah'ın bu cana emanet ettiği her organın bir vazifesi var ki tiroit bezini hastalarıma şöyle izah ediyorum. Bu bez bir evin kombisi gibidir. Metebolizmanın hızını tayin eder. Bu bezi hastadan tamamen aldınız yerine de alternatif bir çözüm üretmediniz ise kışın soğuğunda kombiyi kapatmaya benzer. Dolayısıyla bu tiroit bezi tepeden tırnağa vücudumuzda ne kadar organ, doku, hücre var ise oralara sirayet eden T3 ve T4 dediğimiz hormonların yapımında gerçekten vücudun kalp kadar beyin kadar önemli bir organıdır. (Hüseyin TURHAN: Bunu vücuttan alıyorsunuz hocam bu görevi kim yapıyor?) Bu iş için piyasada ilaç firmaları tarafından üretilen sentetik tiroit hormonları var. Hastalarımıza kilo, yaş, beslenme gibi durumlar dikkate alınarak belirlediğimiz oranlarda ihtiyacı yerine koyacak ilaç takviyeleri başlıyoruz. Düzenli olarak ömür boyu kullanmaları ile yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam ediyorlar.
Hüseyin TURHAN: Hocam ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." Türkiye'deki hekimlik ve hekim olmak isteyen genç hekim adaylarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Kayıhan ÇAĞLAR: Öncelikle sizinle bir ortak yönümüz var, onu belirtmeliyim. Üç çocuk sahibi olmanın dışında... Sizin ve bizim evladımız Tıp Fakültesinde öğrenci, ileride hekim olacaklar; bundan da gurur duyuyorum. Sizin de doktor babası olacak olmanızdan dolayı ayrıca memnuniyet duyuyorum. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bu sözünden hareketle şunu söyleyebilirim; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde 785 bin kilometrekare vatan toprağı içinde, Türk bayrağı altındaki yaşayan her kim var ise olmazsa olmazımız Ata'mızı kabul etmek zorundadır, ihtimal demiyorum zorundadır. Atatürk'ü pek çok noktada kılavuz aldığımız takdirde tabii hekimlikte de söylediği sözler bizim için yol gösterici olmuştur. Bu söz hekim olarak benim ruhumu okşayan bir söz. Bir Türk milliyetçisi olarak bu söz beni mutlu etmiştir. Bu söze layık olmaya hep gayret etmişimdir. Atamız bu sözle bir hedef göstermektedir ve bu hedef bilimdir. Bilimle gidilen yolun sonu mutluluktur. Dolayısıyla Türk hekimleri sürekli bilimi önder almış, bilimi referans almış kendini devamlı güncel gelişmelere göre yenileyen tazeleyen bir yapıyla ayrıca yurt içi ve yurt dışı kongrelerle kendini geliştiren bir noktadadır. Türk hekimleri çok iyi düzeydedir. Bundan yurt dışında yaşayan insanımız bile farkındadır.
Hüseyin TURHAN: Kayıhan Çağlar'ın özel hobileri var mıdır?
Kayıhan ÇAĞLAR: Orta ve Lise hayatında uzak doğu sporu ile uğraştım. Tıp Fakültesine başlayınca tekvandoyu siyah kuşaktan bıraktım. Ama şunu net söyleyebilirim. Özel hobim ailem. Biraz kabuğumuza çekilip aileme daha fazla vakit ayırmaya başladım. Çünkü 50 yaşından sonra insan hayata biraz fazla daha tutunmak istiyor, tutunurken de köklerim dediği; çocuklarıyla, eşiyle, annesiyle, babasıyla daha fazla vakit geçirmek istiyor. 50 yaşından sonra baki kalan ömrü insan sevdikleriyle daha fazla geçirmek istiyor.
Hüseyin TURHAN: Tiroit hastalığının insan yaşamında ne tür belirtileri var? Bu mülakatı okuyan okuyucular kendilerinde hangi rahatsızlığı görürse size müracaat etmeli?
Kayıhan ÇAĞLAR: Tiroit hastalıklarını iki aşamada değerlendirmek istiyorum. Birincisi şekilsel problemler, diğeri de fonksiyonel... Şekilsel olanlar; tiroit bezi aslında kelebek şeklinde sağ kanadı sol kanadı olan. Bu bezin hacim olarak büyümesi guatrdır. Ayrıca küçülmesi, bunlar ayrı ayrı sorunlardır oluşturur. Büyüme esnasında istenmeyen kitleler, yumrular gelişebilir; bunlara da nodül diyoruz. Bunlar şekil olarak problemdir. Diğeri de tiroit bezinin az ya da çok çalışması. Azlıkta ayrı sorunlara sebebiyet verir, çoklukta ayrı sorunlara sebep olur. Bu bez az çalıştığı zaman yani kana ihtiyaçtan az T3, T4 hormonu bırakıldığı zaman hastada öncelikle uyuşukluk hali olur. Kombinin kapatılması gibi düşünebiliriz. Hasta üşür. Tembellik ve halsizlik olur. Kabızlık olur. İdrar azlığı olur. Adet problemleri olur. Öğrenme güçlüğü olur. Kilo alır. Depresyona girer. Bez fazla çalıştığı zamanda ise bunların tersi olur. Hiperaktivite gerçekleşir. Hasta iştahı çok iyidir ama kilo alamaz, aksine verir. Bazı durumlarda gözler yuvalarından öne doğru fırlar. Sık büyük abdeste ve idrara çıkma, ellerde titreme, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon, sinirlilik, terleme, gibi şikayetlere sebep olur. Hatta bazen olur ki bu iki ana grup kesişebilir. Hastada her iki durumda görülebilir. Hasta mutlaka ultrasonla tiroit bezinin hacminin normal olduğu ve içerisinde nodül barındırmadığını da görmek lazım. Bunlara toplum arasında zehirli guatr demekle tıp dilinde "Graves" hastalığı olarak tanımlanır.
Hüseyin TURHAN: Bu kadar önemli tiroit bezini cerrahi operasyonla aldıktan sonra yaşam nasıl devam ediyor?
Kayıhan ÇAĞLAR: Yaşam normal konforunda sorunsuz olarak devam eder. Hasta ilacını düzgün ve düzenli alıp kontrollerine gidip gelirse hiçbir sorun çıkmaz. Tiroit ameliyatı aslında halk arasında bir söz vardır "Ağrım vardı, bıçakla kesilir gibi kesildi." diye. Bir günde hastalığı tedavi etmiş oluyoruz. Ertesi gün hasta bütün sıkıntılarından kurtuluyor. Önemli olan bu sıkıntılardan kurutulabilmek için hastanın kendisini emanet edeceği cerrahı tercih etmesidir. Bu sıkıntıları kimde ameliyat olursam daha az risk almış olurum. Buna karar vermesi gerekiyor. Bu sorgulamayı muhakkak yapsınlar.
Sohbetimiz ilerledikçe gördüm ki içindeki insan sevgisini tarif edecek kelime yok. Hastalarından aldığı hayır dualar, güzel temenniler Kayıhan hocanın hizmet aşkını arttırıyor. Sosyal medya paylaşımlarından da gördüğümüz gibi ameliyat ettiği hastasının "ses ve solunum sorunu yaşamadan" uyandırılıp bir gün sonra ağrılarından, şikayetlerinden kurtulup evine dönmesi bir cerrah için en büyük mükafat.
Hüseyin TURHAN: Kayıhan Çağlar'ın 24 saati nasıl geçiyor?
Kayıhan ÇAĞLAR: Çalışmak! Sabah kalkınca ailece kahvaltıyı birlikte yaparız. Sadece sabah kahvaltısı değil akşam yemeği de ailece birlikte. Hemen hastaneye gelirim. Erken kalkan yol alır misali mümkün olduğu kadar hastanede erken olmaya çalışıyorum. Ameliyat yaptıysam taburcu işlemlerini yapıyorum. Ameliyat ettiğim hastalar varsa onları pansumana çağırıyorum. Bunların pansumanlarını yapıyorum. Kurda sormuşlar; “Ensen niye kalın?” diye “Kendi işimi kendim yapıyorum." demiş. Ben de kendi işimi kendim yapıyorum, olabildiği kadar. Tabii bu ekip ve takım çalışması ama kendim mutfakta olabilecek şeyleri mutlaka kendim yapmaya çalışıyorum. Sonra polikliniğe başlıyoruz. Öğlen arası oluyor. Öğlen yemeğini pandemi koşulları olduğu için eve gidiyorum. Öğleden sonra hastanede poliklinik hizmetine başlıyoruz. Akşam 17.00’ye kadar muayene devam ediyor. Akşam herkesi uğurladıktan sonra ben kalıyorum ve o gün baktığım 40 hastanın tahlil sonuçlarını bilgisayar başında inceliyorum. Akşam bu çalışmam ne zaman biterse ortalama saat 20.00 ya da 20.30'da eve gidiyorum. Aile efradı bizi yemeğe bekliyor. Birlikte yemeğimizi yiyoruz. Gün bitmiş oluyor.
Hüseyin TURHAN: Röportajımızın sonuna geliyoruz. Cerrah olmak isteyen tıp öğrencilerine neler tavsiye edersiniz? Kimler cerrah olabilir? Özel yetenek gerekli midir?
Kayıhan ÇAĞLAR: Ben burada sorunuza oğlunuz Emre kardeşimle cevap vermek istiyorum. Malum çok gurur duyduğumuz bir evladımız. İnşaallah Koç Tıp'a girdi ve okuyor. Bölüm tercihi yapmadan önce bana geldi; “Hocam ben ne olayım; mühendis mi olayım, doktor mu olayım?” Kararsızlık var tabii. “Sizi bir görmek ve kendimi test etmek istiyorum.” dediğinde çok gurur duydum, memnun oldum. Böyle bir seçim yapmak için beni örnek alması seçmesi beni ayrıca mutlu etti. Biz kendisini hastanemizde misafir ettik. Kısa bir sürede olsa bir ameliyatımıza dışarıdan katılmasını sağladık. Şunu söyleyeyim. Cerrah olacak kişi önce gördüğü tablodan manzaradan olumsuz etkilenmeyecek. Emre'de bunu gördüm. Ben aynı şeyi kendi oğlumda da gördüm. Her ikisi de şu anda cerrah olabilecek durumda. Her ikisi de ameliyatın içeriği ile alakalı kontur sorular sordular. Cerrah olacak kişi bu manzaralara alışık olması lazım. İkincisi sorgulaması lazım. Sonra da pratiklik... Gelişen değişen durumlara karşılık manevra kabiliyetinin olması lazım. Bu çok önemli. Cerrahlığın bir diğer yönü de sanatçıdır. Bir laf vardır; "Cerrahi sanatsa, cerrah da sanatçıdır." diye. Dolayısıyla sanatçı ruhunun da olması lazım. Benim oğlum şimdi karakalem çalışması yapmaya başladı. Diyorum ki herhalde bunda plastik cerrahlık var. Evet stresle baş etmesi gerekiyor cerrahın, adrenali taşıması gerekiyor. Hastayı ameliyat ettiniz ve akşam eve gittiniz, gece telefonunuz çaldı; ilk aklınıza gelen acaba hasta ile ilgili bir sorun mu var. Babanız, anneniz uzaktadır, dedeniz hastanede yatıyordur belki ama ilk aklınıza gelen bir hastamla ilgili bir şey mi oldu? Yani cerrah olmak için bütün bunlara karşı paranoyak olmak gerektiriyor. O şüphecilik, araştırmacılık en kötüsünü de aklınıza getireceksiniz. O kötünün olmadığını ortaya koyup en iyisi ile karşılık vereceksiniz.
Hüseyin TURHAN: Kayıhan ÇAĞLAR Tıp Doktoru olmasaydı hangi mesleği seçerdi?
Kayıhan ÇAĞLAR: Marketçi olacaktım. Sağ olsun babamın Kütahya'da süpermarketi vardı. Bize de bir temel olsun diye böyle bir girişimde bulundu. “Bir evin bir oğlusun, oğlum zorlama gel marketin başına bende kasanda otururum bana sen bir kasiyerlik ücreti verirsin.” demişti. Ben de; o zaman merhum bir büyüğümüzün sözü var "İdealler yıldızlar gibidir. Onlara erişemezsiniz ama onlara bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz." dolayısıyla biz o zaman idealimizi kutup yıldızına eşleştirmişiz ki ona bakarak ona erişmek için yolumuzu çizmişiz.
Hüseyin TURHAN: Ne zaman doktor olmaya karar verdiniz?
Kayıhan ÇAĞLAR: Akil baliğ olunca yani aklım başıma gelince. Neden? Biraz önce başta söylemiştim annemin hastalığı doktor olmamda temel olmuştur. Anneme o zaman derdim ki, anne ben doktor olup seni iyileştireceğim. Ama nasip değilmiş. 2015 yılında annem rahmetli oldu.
Hüseyin TURHAN: Son olarak Eskişehirdenhaber.com takipçilerine ve bu röportajı okuyan okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Kayıhan ÇAĞLAR: Her şeyin başı sağlık. Elbette ki ekonomi önemli. Fakat içinden geçtiğimiz bunalımlı dönemde ekonomi mi dersiniz sağlık mı? Sağlık derim. Ekonomi canlansın diye bir normalleşme süreci başladı. Buna hepimizin ihtiyacı var. Bunaldık. Bir yıl oldu. Ama biz normalleşmeyi de açılım saçılım kabul ediyoruz. Caddeler, sokaklar çok kalabalık. AVM'ler öyle otoparklarında yer yok. Bunları sosyal medyadan ve sizin gibi değerli haber sitelerindeki haberlerden görüyoruz. İçimiz acıyor. Biz sağlıkçılar üzerimize düşen görevleri harfiyen yaparken vatandaşlarımız çok mecbur kalmadıkça dışarı çıkmasınlar. Gerçekten çok kötü hikâyelere şahit olduk. Kurallara uymalarını istiyorum. “Maske, Mesafe ve Temizlik” kurallarına uymalarını istiyoruz. En fazla bulaşın arkadaş grubu ve aile ortamında olduğunu biliyoruz. Bunlara dikkat etsinler. Bu arkadaşımdır, şu dostumdur, ondan eminim denilip kurallardan taviz vermesinler. Eskişehirdenhaber.com okuyucularına şahsınızda çok teşekkür ediyorum. Sağlıklı günler diliyorum.
Evet kıymetli okuyucularımız. Bugün ki röportajımız burada sona erdi. Umarız faydalı olmuştur. Sözlerimizi kadim dostum Kayıhan beyin tiroidi anlatan şu güzel sözleri ile tamamlayalım.
"Kelebek misâlidir tiroit; anlamayana ömrü bir günlük, anlayana bir ömürlük!"