Bu varoluşsal tehdide karşı beynimizin yönlendirilemez olduğunu kendimize ispatlamanın, ruhumuzu dijital dünya hapishanesindeki esâretten kurtarmanın vakti geldi de geçiyor…
Sosyal İkilem
Orijinal adıyla “The Social Dilemma” yönetmenliğini Jeff Orlowski’nin yaptığı, sosyal medya firmalarının doğumunda ve yükselişinde payı olan birçok ismin işin mutfağı ve sunumu hakkında içten itiraflarını barındıran çok iyi çalışılmış belgesel...
Toplumdaki kutuplaşmalar, bireyler üzerindeki etkileri ve dünyaya, türümüze verdiğimiz ciddi zararlardan söz ediyor. Ciddî istatistik verileri barındırıyor, dahası ne tür kaoslara yol açacağını geçmişte yaşanan birkaç olayla özetliyor.
"Sihirbazlar, sanki dünyanın ilk nörologlarıdır; zihnimizin farkında olmadığımız savunmasız kısmını bilirler ve insanları böylelikle kandırırlar. Günümüz dünyasının sihirbazları ise sosyal medya şirketleri ve yöneticileridir. Bu sûretle de dijital dünyaya reklam verenlere pazarlanan ürün durumuna düşüyoruz. Sorumluluklarımızdan çaldığımız vakit ve ödenemez hale gelmiş nakit kayıplarımızla aslında ruhumuzu satın almış oluyorlar.
Müşterilerine "kullanıcı" diyen iki sektör var; biri "uyuşturucu" diğeri ise "yazılım" Böylece geçmişten gelip bugün de devam eden uyuşturucu bağımlılığına başka bir bağımlılık daha eklenmiş oluyor; dijital dünya bağımlılığı!..
Asıl hedef, tarihte ortaokulda sosyal medyayla tanışan 1996'da doğan Z kuşağı. Daha kırılgan, daya kaygılı ve daha depresif... Öz güven sorunları var, daha az risk alabiliyorlar, duygusal ilişkiye girmek istemiyorlar, ehliyet alma oranları azaldı... Sonunda mutsuz bir nesil ve intihara artan meyil!
Kafamızın içinde yaşattığımız ve hedeflerini kendimizin belirlediği bir donanım olan beynimiz ile ekranıyla hemen karşımızda oluveren ve hedeflerini başkalarının belirlediği bilgisayar donanımı arasındaki mücadelede kazanan kim olacak acaba, zihnimiz mi süper bilgisayar mı?
Bu yolla bize sunulan sanal dünyayı gerçeklik gibi kabul ederiz ve sanırız ki herkes bizim gibi düşünüyordur. Halbuki dijital dünya, belki de kimliğinizi ve inandıklarınızı, ilgilerinizi ve beklentilerinizi sizden daha iyi tanıdığından sadece sizi bir algoritmaya tâbi tutmuştu bile. Artık manipülasyona açıksınız ve önlenemez bir hissiyât girdâbına zaten sokulmuşsunuz, demektir; alışveriş hazzı, inanç zafiyeti, protestolara dahil olma, intihar hissi vb.leri...
Ağacın ya da balinanın canlısından değil de ölülerinden para kazanıyoruz; yok ederek kazandığımızı sanıyoruz ancak kaybettiğimiz şey kendimiz ve insanlık..."
Bu varoluşsal tehdide karşı beynimizin yönlendirilemez olduğunu kendimize ispatlamanın, ruhumuzu dijital dünya hapishanesindeki esâretten kurtarmanın vakti geldi de geçiyor…